9 Mayıs 2012 Çarşamba

yine yeniden Afrika...

Guney Afrika`dan ayrildiktan bir yil sonra Afrika kitasinin baska bir ucuna dogru yol alirken buluyorum kendimi. Kuzey ve guney uclarindan sonra simdi de bu guzel kitanin bati ucunu kesfetmek oldukca heyecan verici.Bu sefer istikametim Senegal.Ilginc olan kisim ise buranin ziyaret etmeyi hic planlamadigim bir yer olmasi..Sanirim Afrika beni comertce topraklarina davet ediyor ve ben buna hayir diyemiyorum..
Ben hic bir yolculuga hayir diyemiyorum. Kimilerine gore bu suregelen bir kacis hali gibi gorunebilir.Fakat ben neden yolculuklari sevdigimi biliyorum.Cunku her yeni bir yolculuk sarsiyor beni.Kendimi, deger yargilarimi yeniden sorgulatiyor.Kucucuk dunyalarimiza hapsolmusken "otekilerini" kesfediyoruz.Bizim gibi olmayani..Bizim gibi dusunmeyeni, yemeyeni, icmeyeni..Bizim gibi yasamayan digerlerini.
Sonra onlar icin ne kadar oteki oldugumuzu goruyorum..

Bazen bu farkliliklarin cazibesine kapiliyoruz, kimi zaman ise urkutuyor bizi. Malcolm Gladwell`in `Blink` isimli kitabinda aciklamaya calistigi gibi bu otekini yargilama surecimiz bazen bizim farkindaligimiz disinda olabiliyor.Yani bilincaltinda depoladigimiz tonlarca ogretiler, bir anda su yuzune aniden cok farkli bir sekilde harmanlanarak cikabiliyor.Bir afro amerikan olan Gladwell, kendi kitabinda bahsettigi ve uyguladigi  testlere gore kendisinin bile bilincaltinda irkci ogretilere sahip oldugunu sasirarak belirtiyor.

Ucaktaki yolcularin yarisindan fazlasi Afrikali ve Afrika insanlarinin diger kuzeyli turlerine benzemeyen dogal, kural tanimayan davranis bicimlerine asina degilseniz ilk anda garipseyeceginiz bir telas ve duzensizlikle biniyoruz ucaga.Kim nerede nasil oturacak mevzusu biraz keyfi hal almis olmali ki, koltuklarimiza yerlesmek biraz vakit aliyor.
Aslinda pencere kenarindaki koltukta oturmayi tercih etmeme ve o koltugun bana ait olmasina ragmen, nedense benim koltuguma oturmus Senegal`li genc delikanliyi ve yanindaki arkadasini rahatsiz etmeden koridor tarafinda oturmaya karar veriyorum.Gladwell`in bilincalti vurgusuna yogunlasinca, acaba cam kenarinda, en ucta, iki afrikali tarafindan rahatsiz edilebilirim endisesi olabilir miydi beni cam kenarina oturtmayan diye dusunmeye basliyorum.Kendi ulkemizdeki otobuslerde bayanin bayan, bayin ise bay yanina oturtuldugu bir kulturden gelsemde fazlaca yolculuk eden biri olarak bu tarz takintilarimin olmadigini ve irkci bir insan ise hic mi hic olmadigimi iddia ediyorum kendi kendime..Ama yine de Gladwell kanima giriyor ve acaba bu ucusta, benim koridor koltugumu kabullenisimin altinda gercekten yukaridaki endise yatiyor olabilir mi diye sorgulamaya devam ediyorum.

Koltuklarimiza oturduktan sonra kisa bir sure geciyor, yanimdaki iki Afrikali genc kendi yerel dilleriyle bir seyler anlatip, gulusuyorlar. Hemen benim yanimda oturan kisi hostese birkac kez sesleniyor. Zaten ucaktaki duzensizlikten gergin oldugu belli olan sarisin THY hostesi duymak zorunda kaldigi cocuga ne istiyorsun der gibi bir ifadeyle bakiyor.

Battaniye isteyen cocuga elinde bir battaniye ile donuyor hostes ve pek de kibar olma ihtiyaci duymadan veriyor battaniyeyi.Yanimdaki cocuklar gulusmeye devam ediyor.Bekledikleri bir hizmet kalitesinin yoklugu belki, belki de bu muamelelere alismak zorunda kalmis olduklarindan hostesin tavri pek rahatsiz etmiyor onlari...

Baska bir Afrikali kadin yolcunun bir talebine agresif bir sekilde "anlamiyorum sizi, ne diyorsunuz, ingilizce de konusamiyorsunuz" diye sitem ediyor ayni hostes.

Sonra sahibi bulunamayan bir poset dolasiyor koridorlarda hostesler tarafindan. Soylenmeye basliyor bir ara hostesler kendi aralarinda..

Ben bunlari yazarken kaptan siddetli ruzgar nedeniyle kalkislarda rotar oldugunu ve 1 saat sonra ancak kalkabilecegimizi soyluyor.

Sesler azaliyor..Yorgun kafalar teker teker yanlara egilmeye basliyor..