31 Ocak 2008 Perşembe

artik araba kiraladim ben de....ve istanbulda suremedigim arabayi, burda surmeye basladim, surmek zorunda kaldim...

burda fransiz tupluluguyla ic iceyim, is yerimde, evde, disarda hep fransizca konusan insanlarla beraberim..belki de evrenin dili fransizca ogrenmem icin beni zorluyor...

ve ben de dayanamayip fransiz kultur merkezinde fransizcaya basladim..tipki diger dillerde yaptigim gibi, sadece basladim....
ee garip bir duygu tabi guney afrikada fransizca ogrenmek...
istanbul...istanbul...ozledim galiba..
en cok da istiklal caddesinde yurumeyi ozledim..
sokaklarinda yuruyemediginiz bir sehirde bunun ne anlama geldigini anlayabilir misiniz bilemiyorum...
istanbula dondugumde gunlerce yuruyecegim, bir semtten otekine, digerine, digerine...
otobuslere binecegim,inip bir daha binecegim...
sokaklardaki merdivenlerde oturacagim saatlerce....sokaklari ozledim...

28 Ocak 2008 Pazartesi

baskent pretoria`dan kareler


resmi baskent pretoria, ticari ve kulturel baskent jahannesburg`a yaklasik bir saat uzaklikta..

ve gordugum kadari ile burasi johannesburg`a nazaran daha kucuk ve guvenli bir sehir...en azindan meydanlarinda yuruyup fotograf cekebiliyorsunuz....:))

14 Ocak 2008 Pazartesi

4 gun araliksiz yagan yagmurdan sonra gunes nihayet yuzunu gostermeye basladi
ve ben bir haftasonunu daha devirdim bu kara kitada..

yeni insanlarla tanistim, yeni birkac mekan daha tanidim,yeni birkac kelime daha ogrendim.
cok yavas aksada burda yasam, yeni birseyler katabiliyor olmak guzel..

gecen anlari gorsellestirmek isterdim ama burda fotograf cekmek oldukca zor...
sokakalara cikip dilediginiz gibi fotograf cekmek bir cesaret isi neredeyse, hele bir de buyuk bir kameraniz varsa neredeyse imkansiz ama yakin zamanda bir yolunu bulup fotograf gezisine cikmayi planliyorum..

veee en keyifli habere gelirsek, beni ev mahkumiyetinden kurtaracak bir arabam olacak artik...yarin sabah aylik bir araba kiralayacagim, en ucuzundan..;))

8 Ocak 2008 Salı

isimin ucuncu gunundeyim....
ve dunyanin hangi ucuna giderseniz is istir, degismiyor malesef...


iki sokak otede oturan ikisi belcikali, biri guney afrikali uc tane is arkadasim var, onlarla gelip gidiyorum isyerine .
dun is cikisi guney afrikali arkadasla birlikte otobus ve beyazlarin binmedigi dolmusla_burda taksi diyorlar_donmek zorunda kaldik ve iki kazanin esiginden donduk, istanbulda bile bu kadar deli soforler gormemistim.isin ilginc tarafi binenler aliskin bu duruma, kimse tepki gostermiyor..


ama yine de eglenceliydi..sanirim toplu tasima araclari bir aliskanlik bizde ya da bende...kalabalik yolculuklar daha bir oyalayici, daha bir keyifli geliyor...

yanimdaki arkadasim siyahti ve ben dolmustaki tek beyazdim, bu farkliliktan rahatsiz oldum, sanki bir kusur isliyormusum gibi..
kendimi onlardan biriymisim gibi hissettirmeye calisirken vucut rengim tum yalanimi ortaya cikariyormus gibi hissettim...

sanirim buraya alsimak biraz sancili bir surec olacak.istanbulda akan o hizli hayattan sonra burada sanki hic yasamiyormusum, sanki hayatim bir noktada donmus gibi hissediyorum, garip...

oysa biraz da istedigim buydu, biraz sakinlesmek, durup dusunmek sadece....

7 Ocak 2008 Pazartesi

garip bir yer burasi...

doganin icine agir aksak isleyen bir medeniyet kurulmus gibi...
henuz anlayabilmis degilim bu sehri..

yemyesil sokaklar, duzenli yollar, sehir merkezinin etrafinda yer alan bahceli ve havuzlu mustakil konutlar, ucuz arabalar...cazip gorunen bir yasam var burda...

ote yandan bu muhtesem konutlari cevreleyen uzerinde elektrikli tellerin oldugu duvarlar,
7 gun 24 saat ozel guvenlik firmalarinca takip edilen guvenlik sistemleri,
sehir merkesinde yer alan, istanbuldakilerden daha fazla ve daha buyuk gokdelenler,
yok denilecek kadar az ve sadece siyahlarin kullandigi toplu tasima araclari,
ve sokaklarda yurumekten korkan beyazlar...

bir cirpida bunlar geliyor akla bu sehire dair...

ve ben bu yesillikler icindeki bu sirin evlerden birinde kaliyorum simdi.
geldigim gunden beri yaptigim tek yuruyus kaldigim evin bir sokak otesi oldu, onu da tek basima degil, ev arkadasimla yaptim..
aslinda gunduz saatlerinde yanima canta almadan, anahtar ve cep telefonumu cebimde tasiyarak tek basima da cikabilecegimi soylediler, ama birkac sokak otesine sadece...oldukca cazip degil mi?

su ana kadar arabayla dolastik hep, guzel birkac bar ve restorana gittik..
fakat istanbul ile kiyaslanamayacak kadar durgun geldi burdaki eglence hayati..
sanat etkinlikleri de fazla yogun degil galiba burda...
henuz bienallere ev sahipligi yapilmamis ve sergilere de sik sik rastlamak mumkun degilmis..
fakat gozlemledigim kadariyla burasi avrupali santcilara oldukca verimli calisma alanlari sunuyor..bahcelerinin bir kismini heykel, seramik ve resim gibi calismalar icin duzenleyebiliyorlar...

bugun isyerimde ilk gunumu geciriyorum, kisa bir tanisma fasli oldu...ve hangi projeye dahil olacagim netlesinceye kadar kafama gore takilabilecekmisim..

4 Ocak 2008 Cuma

ve artik joburgdayim...

9.5 saat suren ucak yolculugunda tuluyhan ugurlu`nun tasavvuf muzigi ilac gibi geldi.
dun sabah bu kara kitaya vardigimda mavi gokyuzu ve gunes karsiladi beni,icim kipir kipir oldu,,,

ta ki pasaport kontrolunden gecene kadar...

belkide hayatimin su ana kadar en buyuk hatasini yaptim ve gelis nedenimin calismak oldugunu soyledim..

calisma iznin var mi diye sordular hakli olarak...

niyetmis aslolan onu ogrendim...her ne kadar isimin daha kesin olmadigini turist olarak geldigimi belki bir ay sonra donmek istiyor olabilecegimi anlatsam da ikinci
bomba soru ile karsilastim...

donus biletim var miydi????

tabiki o da yoktu...yok ole elini kolunu sallaya sallaya gelmek deyip aldilar beni ofislerine..

aslinda oyunun kurallari ne kadar da basitti.

uzun bi beklemeden sonra lutfedip yanlarina cagirdilar beni bu sartlar altinda ulkeye giremeyecegimi ve hemen ulkeyi terketmem gerektigini soylediler...

o arada beni beklemekte olan sevgili veronique olayi halletmek icin aradi bu yetkilileri...

ve birden bi adam geldi ve sinirli bir sekilde turkce konusarak nasil boyle bir hata yaptigimi, bir ulkeye calisma izni olmadan calisma amacli gitmenin suc oldugunu, beni bir gunlugune nezarethaneye atabileceklerini ve sonra postalayabileceklerini soyledi...bi de ustune ustluk kara listeye alinacakmisim, thy ile bir daha ucamayip' bu ulkeye de adimimi bir daha atamayacakmisim...

evet kendimi dunyadaki tum savaslarin,bombalama eylemlerinin, kuresel isinmanin ne biliim ne kadar felaket varsa sorumlusuymusum gibi hissettim....
oysa sadece bir bir toprak parcasina adim atmak istiyordum..

adamin yuzune bakakalmistim ole.

sen de kimsin diye sordum....

adam turk hava yollarinin yolcu temsilcisiymis aslinda yaptigim hatanin thy icin yuklu bir para cezasina neden olmasindan dolayi bu kadar telasliymis...

neyse efendim adam espirileriyle ofis calisanlarini bir nevi tavladi..bana bir ay sonrasina donus bileti alarak olayi cozmus olduk boylece...

ilginc zamanlar gecirecegimi dusunerek bu ulkenin sinirlarina ilk adimimi atabildim sonunda..